19 Şubat 2015 Perşembe

DOSTA DÜŞMANA KARŞI

Türkiye bölümü yaklaşık 144 milyon dolara mal olan Türkiye-Yunanistan Doğalgaz Boru Hattı projesi, Türkiye üzerinden Avrupa'ya ihraç edilecek ilk gazı taşıyacak olması açısından ayrı önem taşıyor.

Türkiye uzun bir süredir bölgesinde domine edici güç olma yolunda derin adımlar atıyor. Siyasal anlamda olduğu kadar ekonomik anlamda da atılan adımlar, her ne kadar ikisi birbirini destekleyen ilişkiler bütünü olsa da, uzun vadede kalıcı etkilere sahip olacak. Bu bağlamda Türkiye’ nin, enerji alanında geçmişte projelendirdiği tasarılar hayat bulmaya başlıyor. Bunun en somut örneklerini son zamanda enerji alanında atılan adımlarda görmekteyiz.

Türkiye, kaynakları yönüyle çok da iç açıcı olmayan enerji tablosunu jeopolitik avantajına dayalı enerji koridoru olma rolüyle companse etmeye çalışıyor. Birçok uluslararası enerji hattının temel taşlarından biri olarak, Botaş çok sayıda uluslararası projeden konsorsiyumlara katılması için teklif almaya devam ediyor.

MEVCUT HATLAR

Şu an faaliyette olan ve faaliyete geçecek olan hatlar gözönünde bulundurulduğunda Türkiye’ nin Avrasya ve Ortadoğu bölgesine olan komşuluğunu, Avrupa’ yla ilişkilerini geliştirmeye yönelik adımlara da dönüştürmeye çalıştığı söylenebilir. Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı, Hazar Geçişli Türkmenistan-Türkiye-Avrupa Doğalgaz Boru Hattı, Azerbaycan-Türkiye Doğalgaz Boru Hattı(Şahdeniz), Türkiye-Yunanistan Doğalgaz Boru Hattı, Mısır-Türkiye Doğalgaz Boru Hattı, Irak-Türkiye Doğalgaz Boru Hattı ve Avrupa’ ya gaz taşıma amaçlı Türkiye-Yunanistan-İtalya Doğalgaz Boru Hattı ile Türkiye-Avusturya Doğalgaz Boru Hattı(Nabucco), hazırda Türkiye’ nin içinde olduğu uluslararası projeler. Bir kısmı faaliyete geçmiş olup, bazıları da hala bekleme aşamasında.

Faaliyete geçenler arasına geçtiğimiz günlerde katılan Türkiye-Yunanistan Doğalgaz Boru Hattı, Şahdeniz doğalgazını Avrupa'ya taşıyacak hattın da ilk ayağı aynı zamanda. Başbakan Erdoğan’ ın açılışta, "Türkiye'nin geniş bir enerji vizyonu vardır. Bu vizyon doğrultusunda jeostratejik konumumuzla birlikte bölgede enerji merkezi dağıtıcısı ve transit ülke pozisyonumuzu güçlendirmeye çalışıyoruz" şeklindeki beyanı, Türkiye’ nin planlan projeleri realizasyon amacının kısa bir özeti aslında. Hattan ilk etapta yılda 250 milyon metreküp doğalgaz sevk edilecek. Bu rakam daha sonraki yıllarda kademeli olarak 3 milyar metreküpe kadar çıkartılacak.

HATTIN KISA TARİHİ

Türkiye ve Yunanistan doğalgaz şebekelerinin enterkonneksiyonu ve Güney Avrupa Gaz Ringi'nin gerçekleştirilmesi kapsamında başlatılan Türkiye-Yunanistan doğalgaz boru hattı projesinin fizibilite çalışmaları 25 Mart 2002 tarihinde tamamlandı. 28 Mart 2002 tarihinde ise Ankara'da, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ile Yunanistan Kalkınma Bakanı'nın huzurunda BOTAŞ ve DEPA (Yunanistan Devlet Doğalgaz Kurumu) Genel Müdürleri tarafından Mutabakat Zaptı imzalandı. Projeyle ilgili olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ile Yunanistan Kalkınma Bakanı tarafından 23 Şubat 2003 tarihinde bir hükümetlerarası anlaşma da imzalandı. Türkiye-Yunanistan doğalgaz boru hattının temeli de 3 Temmuz 2005 tarihinde Başbakan Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Karamanlis tarafından atılmıştı.

Aslında hattın açılışı için 16 - 26 Ağustos tarihleri arasında bir gün düşünülüyordu ancak, Yunan tarafından erteleme talebi gelmesi üzerine 18 Kasım tarihinde gerçekleşebildi ancak.

HAT NEDİR NE DEĞİLDİR?

Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis , Türkiye-Yunanistan doğalgaz boru hattı projesini iki ülke arasında işbirliğinin gelişmesi açısından oldukça önemli ve büyük bir adım olarak görüyor. Projeyi bölge istikrarı açısından önemli bulduğunu söyleyen Karamanlis, işbirliği ve ilerleme için cesaretli olunması gerektiğini söylüyor.

Azerbaycan cumhurbaşkanı Aliyev de bunu Azerbaycan-Avrupa ittifakı olması yönüyle değerlendirerek ayrı bir önem atfediyor. "Bundan sonra uzun yıllar Azerbaycan, hem kendi enerji ihtiyacını temin edecek, hem de ortaklarının enerji ihtiyacı için özkaynaklarını sunacak."
Erdoğan, sağlam ekonomik ilişkilerin siyasi ve kültürel ilişkilerdeki gelişmeleri de beraberinde getirdiğini, bu yüzden bu projelerin her açıdan anlamlı ve önemli olduğunu
belirtiyor.

Proje şu an için üç ülkeyi bağlasa da ilerleyen yıllarda İtalya’ da bu işbirliğine dahil olacak. Zaten Güney Avrupa Gaz Ringi Projesi'nin bir sonraki aşaması olan ve Türkiye-Yunanistan doğalgaz boru hattının Adriyatik deniz geçişi ile İtalya'ya uzatılmasını kapsayan projeyle ilgili olarak BOTAŞ, DEPA ve İtalya'dan EDISON şirketleri arasında 4 Ekim 2002 tarihinde bir mutabakat zaptı imzalanmıştı. 31 Ocak 2007 tarihinde de İtalyan ve Yunan hükümet temsilcileri Atina'da Yunanistan-İtalya bağlantı hattının inşasına ilişkin resmi anlaşmayı imzaladılar.

Proje kapsamında 2012 yılında Yunanistan'a yılda 3.6 milyar metreküp ve İtalya'ya yılda 8 milyar metreküp gazın Hazar ve Ortadoğu kaynaklarından sağlanarak Türkiye üzerinden taşınması planlanıyor.

HATTIN ADI KENDİNDEN BÜYÜK

Her ne kadar açılışı yapılan boru hattı büyük gibi gözükse de, aslında teknik anlamda şimdilik küçük bir kapasiteye sahip olduğu söylenebilir. Türkiye’nin yıllık doğalgaz tüketiminin yaklaşık 34 milyar metreküp olduğu düşünüldüğünde bu projenin Türkiye açısından öneminin sadece Yunanistan ve ilerleyen adımlarda AB ile olan stratejik ekonomik ilişkilerinin geliştirilmesine yönelik olduğu da iddia edilebilir. Yunanistan için de bu durum pek o kadar farklı değil. Enerjisinin büyük bir kısmını yerli kaynaklardan elde eden Yunanistan’ın yıllık 3,5 – 4 milyar metreküplük doğalgaz tüketimi var. Doğalgaz tüketiminin yüzde 6 kadarını bu hattan karşılayacak olan Yunanistan için, dış ilişkilerde Türkiye ile birlikte, enerji gibi uğruna savaşların yapıldığı bir konuda ufak da olsa bir projeye başlaması büyük bir adım. Boru hattının avantajları uzun vadede büyük gibi görünse de, yanlış politika ile verilen emeklerin boşa gitmesi ihtimali de var.

Boru hatlarının enerjiyi komşu ülkeler arasında nakil ettiği düşünülürse dış politikanın etkisinin büyüklüğü olumlu olacağı gibi olumsuz da olabilir. Örnek olarak, bu boru hattından çok daha önce yapılan ve kapasitesi de oldukça yüksek olan Kerkük-Yumurtalık ham petrol boru hattı Türkiye’nin dış politikası gereği bir türlü tam kapasite çalışma olanağı bulamadı. Irak savaşından önce iki ülke arasındaki gerginlik sebebiyle Saddam’ın ambargosuna uğrayan boru hattının, daha sonradan da Amerikan yönetiminin stratejileri gereği istikrarlı bir faaliyete geçemediği ortada. Hatta savaş sırasında ve sonrasında boru hattının güvenliği yok denecek kadar azalmış hatta defalarca sabotaja uğramıştı. Dış politikaların boru hatlarının geleceğini belirleyeceği düşünüldüğünde, Türkiye’nin oynanan enerji oyununda satranç tahtasındaki piyonlardan birisi olmaktan vazgeçip, oyuncu olmaya çalışması, stratejik konumunu değerlendirmek adına büyük bir adım olabilir.

ABD ile Rusya arasında oynanan enerji oyununda, Türkiye bazen ABD’nin sözünden çıkmayarak alışkın olduğu yavaş hareket etme konusunda adımlar atsa da, bazen ABD’ye yaptığı hamleler ile kafaları karıştıran bir politika sergilediği izlenimi de yaratıyor. Rusya’nın doğalgaz pazarı haline dönüşen AB’nin zaman zaman ABD ile Türkiye üzerinden Rusya’ya karşı yaptığı hamleler ve buna karşılık olarak Rusya’nın yaptığı karşı hamleler düşünüldüğünde, Rusya’nın bu oyunda oldukça güçlü bir oyuncu olduğu söylenebilir. Oldukça tehlikeli olan bu oyunda Türkiye’nin kendi menfaatlerini gözeterek hareket etmesi gerektiğini vurgulayan İstanbul Teknik Üniversitesi Enerji Enstitüsü Müdürü Prof.Dr. Abdurrahman Satman, “ABD, Rusya ile oyun oynuyor ve burada Türkiye üzerinden zaman zaman hamleler yapılıyor. Türkiye’nin bu hamleleri iyi değerlendirmesi lazım” diyor.

GÖVDE GÖSTERİSİ GİBİ AÇILIŞ

Hattın açılışı bir açıdan büyük güçlerin bir meydan okumasını da andırır gibiydi. Törene katılanlar arasında bir isim dikkat çekiyordu.ABD Enerji Bakanı Samuel Bodman. Aslında verilmek istenen mesaj açıktı. Bölgede enerjiyle ilgili bir adım atılacaksa bu ABD’ nin gözetiminde ve güdümünde olmaya mecburdur. Aynı zamanda Rusya’ ya da derinden bir mesaj verildi: Alternatifsiz olmadığını görmelisin!..

2006’ da AB Komisyonu tarafından Yeşil Kitap( Green Paper) adlı bir öneri çalışması yayınlandı. Üzerinde durulan şey enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesine yönelik faaliyetlere ağırlık Verilmesiydi. Bu bağlamda , enerji üreten ve transit rol üstlenen ülkelerle işbirliğinin geliştirilmesine öncelik vermek ilk hedef. Ancak merak konusu olan şey burda ABD’ nin mesaj kaygısı yaşadığı tek ülkenin Rusya olup olmadığı. Küresel güç olma iddiasını her zaman sürdürecek olan AB de ilerde enerji anlamında ABD’ nin amansız bir rakibi olmaz mı, ki mevcut durum bunun sinyallerini vermekte? AB’ nin Rusya olan aşırı bağımlılığından sıyrılmasının tek yolu enerji kaynaklarını çeşitlendirmek. Her ne kadar “yenilenebilir enerji”den bahsedilse de hidrokarbon kaynakları companse etmek yakın gelecekte çok da mümkün görünmüyor. Burada da İran ve Hazar kaynakları gündeme geliyor. Mevcut iktidar kavgaları da bu bölge özelinde şekillenmekte zaten. ABD’ nin uzun zamandır dillendirmeye çalıştığı dış politikası da bu ana eksen üzerinde şekillendiği çok açık.

Doğal gazı tankerlerle taşımanın(!) maliyetine katlanmak istemeyecek olan ülkeler için Türkiye kilit rolünü korumya devam edecek. Kimse enerji anlamında sadece Rusya’ ya bağlı olmak istemiyor, özellikle geçtiğimiz sene Gürcistan’ a kış ortasında yaşattığı acı tecrübeden sonra. Bu noktada Türkiye’ nin alternatifsizliği devam edecek gibi görünmekte. Elinin altındaki “vana gücü” her an realize edilmeye çok müsait olmasa da, Almanlar’ ın dediği gibi; elinde bulunsun, bir gün elbet lazım olur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder