19 Şubat 2015 Perşembe

RUSYA’NIN BİTMEYEN TÜRKİYE SEVDASI


Eski Rusya Başbakanı Yevgeny Primakov geçtiğimiz hafta Tuskon’un davetlisi olarak Türkiye’deydi
Primakov şu an 79 yaşında ve hala 2001’de Putin tarafından atandığı Rusya Sanayi ve Ticaret Odası Başkanlığı görevini yürütüyor. Bu arada boş vaktinde de hatıralarını topladığı “Politikanın Mayınlı Tarlası” adlı kitabını yazmış. Eski bir KGB görevlisi. 1996’da Dışişleri bakanlığı yaptıktan sonra 1998’de Yeltsin döneminde başbakanlık yapmış bir siyasi. Yeltsin tarafından kendisine karşı aşırı güçlendiği iddiasıyla görevden alınıyor. Daha sonra Yeltsin’in istfası ve Putin’in devlet başkanlığıyla başlayan dönemde Putin’in en önemli danışmanlarından biri olarak görev yapıyor. Ortadoğu politikalarına son derece hakim. Kariyerinde 15 senelik gazetecilik deneyimi de var. “Sizleri çok iyi anlayabiliyorum. Tarafsız haber yazmaya çalışmak gerçekten dünyanın en zor işlerinden biri.” diyerek özetliyor bu alandaki deneyimini. Uluslararası arenada ne pahasına olursa olsun Rusya’nın çıkarlarından taviz vermeyen tutumuyla tanınıyor. Şu an Rusya’nın sanayi ve ticaret politikaları onun elinde.

TÜRKİYE’NİN ÖNEMİNİN FARKINDA

Dünyadaki birçok ülke için önemli bir role sahip birkaç ülkeden biri Türkiye. Orta Asya ve Kafkaslardaki yüksek politik çatışma potansiyeline rağmen bu gerçeklik Rusya için de geçerli. Sovyetler dönemindeki uzun Türki Cumhuriyetler hakimiyet tecrübesi, dağılışından sonra daha temkinli ve konjonktürel bir siyasete evrildi Rusya’da. Özellikle Putin döneminde başlayan iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişen seyri yeni Medvedev döneminde de devam edecek gibi görünüyor. Primakov bundan oldukça ümitli. Putin’in oluşturduğu tüm çerçevelerin yeni hatlar eklenerek yükselen bir trendle devam edeceğini söylüyor. “Türkiye’yle yüksek seviyede bir ilişkimiz var. Özellikle ticaretimiz sürekli gelişiyor. Bunu daha da geliştirmek ve Türk yatırımcıyı Rusya’ya daha çok çekebilmek için uğraşıyoruz.” Bu sene iki ülke arasında hedeflenen ticaret hacmi 28 milyar dolar. Birinciği çeyreğin dinamiğine bakıldığında bunun daha da artması olası. Hal-i hazırda Rusya’daki Türk yatırımlarının miktarı 4,5 milyar doları buluyor. Ruslar’ın Türkiye’deki yatırımları ise 3,5 milyar dolar civarında.

Rusya’daki yatırmları her geçen yıl artan ve bu yılki yatırımlarından 1.700 milyon dolarlık bir ciro bekleyen Rönesans İnşaat Şirketi’nin kurucusu Erman Ilıcak önümüzdeki yıllarda da Rusya’yı dış yatırımlarının ana merkezi olarak konumlandıracağını söylüyor: “Tamamen bir alternatif olarak görmüyorum ama Avrupa’da yatırım anlamında elimizi güçlendirecek şey Rusya ve bölge ülkelerindeki yatırım hamle ve başarılarımız olacaktır.” Rusya dış yatırım çekme noktasında şu an oldukça önemli ve liberal düzenlemeler gerçekleştirmiş durumda. Bunun meyvelerini de en çok doğrudan dış yatırım çeken ülkeler klasmanının ilk üç sırasında yer alarak topluyor.

SİYASETİN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI

1970 ile 1977 yılları arasında Sovyet Biilimler Akademisi’nde Dünya Ekonomisi ve Ulslararası İlişkiler Enstitüsü’nde başkan vekilliği yapan Primakov’un attığı ekonomik adımlar asla siyasetten bağımsız gerçekleşmiyor. Tüm çevre ülkeleriyle ekonomi politiğini tesis etmeye çalışan Rusya bu ülkelerin kendilerine özgü hassasiyetlerini de göz ardı etmiyor. Özellikle Türkiye’yle olan ilişkilerini asla tek taraflı değerlendirmediklerini belirtiyor Pimakov: “Türkiye’nin NATO üyesi bir ülke olmasının ve Avrupa Birliği üyelik statüsünün ilişkiler önünde engelden çok destekleyici olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’nin AB üyeliğini samimiyetle destekliyoruz.”

Rusya’nın önemle üzerinde durduğu bir diğer ülke de Irak. Bu anlamda Primakov birkaç hafta önce Kuzey Irak’taki Erbil şehrine bir ziyaret de gerçekleştirdi. Bölge’nin şu an Irak’ın siyaseten en istikrarlı bölge olması Rusya’yı buradaki yatırımlar için iştahlandırmaya yetiyor. Türkiye’nin hassas karnı olan bölgeyle ilgili yersiz endişeler taşınmaması gerektiğini de söylüyor. Gerek Talabani gerekse de Barzani ile yaptığı ikili görüşmeler neticesinde hiçbirinden bağımsızlıkla ilgili en ufak bir kelime duymadığını belirtiyor ekliyor: “Gerçek bir özerklik istiyorlar. Bağımsızlık istediklerine dair görüşler gerçeği yansıtmamakta.”

Ne şekilde olursa olsun Rusya özellikle enerji alanında Türkiye için vazgeçilmez konumda. Türkiye’nin Rusya’yı dışarda bırakacak bu yöndeki adımlarını ne derece tolere ettikleri şüpheli olsa da, Rusya için de bu kadar çok eksenle aynı anda ilişkide olan ve herbiri için hayati öneme sahip bir Türkiye ile ilişkilerini istikrarlı bir zemine oturtmak, hem kendisi hem de bölge için en sağlıklı politika olmaya devam edecek gibi duruyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder